25 yıldır çözülemeyen gizem! 51 yaşındaki ilkokul öğretmenine ne oldu?

25 yıldır çözülemeyen gizem! 51 yaşındaki ilkokul öğretmenine ne oldu?

Marion Barter öğrencileri tarafından çok sevilen bir ilkokul öğretmeniydi. Çocuklara yönelik şefkat dolu yaklaşımı, nice övgülere mazhar olmuştu. Dolayısıyla 51 yaşındaki iki çocuk annesi bu kadın, 1997 yılında ani kararlar almaya başladığında herkes şoke oldu.

Barter, o huzurlu ve sakin yaşamına sığamamaya başlamıştı adeta. Önce işinden istifa etti, ardından evini sattı. En sonunda da Avustralya’nın ışıl ışıl parlayan kumlarla kaplı kumsallarıyla bilinen Gold Coast şehrini terk edip Avrupa’da yeni bir hayat kurmak için yola çıktı.

Ailesi Barter’ı bir daha hiç görmedi. Hikâyenin asıl ilginç kısmı ise bu noktada başladı.

Barter iz bırakmadan ortadan kaybolmuş olsaydı eğer, Avustralya polisi bu vakayı daha ciddiye alabilirdi. Ama öyle olmadı. Barter’ın kızı Sally Leydon polise kayıp bildiriminde bulundu ancak kadın arananlar listesine eklenmedi. Üstelik bir polis yetkilisinin Leydon’a dediğine göre, Barter kayıp değildi; sadece ailesiyle hiçbir şekilde temas kurmak istemiyordu.

Leydon’ın aklında birçok soru vardı ama hiçbirine cevap bulamıyordu. Barter’ın evden ayrılmasının üzerinden 25 yıl geçmiş olmasına karşın bu cevaplar hâlâ bulunabilmiş değil. Ancak Leydon da pes etmiyor ve şu soruları sormaya devam ediyor: Annem kendi isteğiyle mi gitti? Gerçekten ortadan kaybolmak istiyor muydu?

Barter’ın hikâyesi bir podcast sayesinde yıllar sonra yeniden gündeme geldi. İlk bölümü 31 Mart 2019’da dinleyicilerle buluşan “The Lady Vanishes” (Hanım Ortadan Kaybolur) isimli bu podcast, Leydon’la ve bir grup internet dedektifiyle birlikte hareket eden gazetecilerin çalışmalarının bir ürünüydü.

Üç yılı aşkın zamanda 14 milyon kereden fazla dinlenen podcast, Avustralya’da polisin soruşturma dosyasını yeniden açmasını ve geçtiğimiz ay sona eren bir dava sürecini tetikledi. Duruşmalar sırasında Leydon dahil birçok kişinin ifadelerine başvuruldu. Barter’ın kaybolmasıyla ilgili deliller birer birer ortaya dökülürken özellikle Ric Blum isimli 83 yaşındaki bir adamın ismi öne çıktı.

Sürekli kimlik değiştirdiği, kendini bekar, varlıklı bir sikke taciri olarak tanıttığı kadınlara zaman zaman yurt dışında “yeni bir hayat” vaadinde bulunduğu ortaya çıkan Blum’un gerçekte iki çocuk babası evli bir insan olduğu, New South Wales’de küçük bir sahil kasabasında eşiyle yaşadığı, engelli maaşıyla geçindiği ve Fransa ve Belçika’da sahtekârlık, belge sahteciliği ve dolandırıcılık suçlarından hüküm giymiş olduğu ortaya çıktı.

Blum aralarında Barter’ın da bulunduğu çeşitli kadınlarla ilişkileri olduğunu itiraf etti ancak herhangi bir suç işlemediğini söyledi. Ancak Blum ile Barter’ın hikâyelerindeki bazı “tesadüfler” işin içinde bir bit yeniği olduğuna dair şüpheleri kuvvetlendirdi. 

Bu duruşmaların ayrıntılarına ve güncel gelişmelere birazdan geleceğiz ancak dilerseniz önce en başa dönüp Marion Barter hakkındaki bilinenlere bir göz atalım.

* * * * *

Barter son olarak 22 Haziran 1997 günü Gold Coast’un merkezindeki Surfers Paradise olarak bilinen bölgede görüldü. Arkadaşı Lesley Loveday arabasıyla, Barter’ı bir otobüs terminaline bırakmıştı. Barter buradan otobüse binip havaalanına gidecek, oradan da İngiltere’ye giden uçağına binecekti.

Üçü de boşanmayla biten evliliklerinin ardından, Barter bir yenilik istiyordu. İki çocuğundan büyüğü olan Leydon, annesinin bu isteğini haklı bulmuş hatta desteklemişti.

Leydon, CNN’e yaptığı açıklamada, “O sırada ben 23 yaşındaydım. O yaştaki aklımla, ‘Eh mutlu değilsen git bir tatil yap. Ne olacak ki? Dünyanın sonu değil. Birçok kişi işini bırakıyor’ demiştim anneme” diye konuştu.

Leydon’ın dediğine göre, Barter Temmuz ayı sonlarında bir gün bir ankesörlü telefondan arayıp İngiltere’nin en güzel kasabalarından Tunbridge Wells’de olduğunu, harika zaman geçirdiğini ve ülkenin geri kalanını da görmek için sabırsızlandığını söyledi.

Anne kızın son konuşması bu oldu.

Marion Barter çocukları Susan (ortada) ve Owen’la 

OĞLUNUN DOĞUM GÜNÜNÜ KUTLAMAMASI ŞÜPHE UYANDIRDI

O konuşmanın ardından haftalar geçti ama Barter’dan ses çıkmadı. Nihayet 18 Ekim’de Barter oğlu Owen’ın doğum gününü kutlamak için aramayınca, Leydon bir terslik olabileceğinden şüphelendi ve annesinin hesabının olduğu banka şubesini aradı.

Bankadaki görevli hesap sahibi dışında kimseye bilgi vermemesi gerektiğini belirtti ama ortada tuhaf bir durum olduğunu da söylemeden geçemedi.

Anlaşılan o ki hesapta yaklaşık 1 aydır garip bir hareketlilik söz konusuydu. Her gün bankanın Byron Bay veya Gold Coast’taki şubelerine giden birileri tarafından Barter’ın hesabından 5.000 Avustralya doları para çekilmişti. Ayrıca 15 Ekim günü de 80 bin Avustralya doları başka bir hesaba aktarılmıştı.

Leydon elinde annesinin fotoğrafıyla derhal Byron Bay’e koştu ama hiç kimse fotoğraftaki kadını civarda gördüğünü kesin bir dille söyleyemiyordu.

O gün, yani 22 Ekim’de Leydon yardım için polise başvurdu.

New South Wales Eyaleti Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polisler kaygı içindeki Leydon’ın anlattıklarını dinlemekle birlikte Barter’ın adını kayıplar listesine eklemedi. Üstelik polislerden Paula McKenzie’nin bankayla yaptığı görüşmelerde ilginç bir gerçek ortaya çıktı: Barter bankadaki bütün parasını çekmişti ve bulunduğu yerin bilinmesini istemiyordu.

McKenzie’nin duruşmada verdiği ifadeye göre, bankadaki veznedar karşısındaki kişinin Marion Barter olduğundan, bir yanlışlık ya da kandırmaca olmadığından kesinlikle emindi.

MARION OLARAK GİTTİ FLORABELLA OLARAK DÖNDÜ

Leydon annesinin farklı bir kimlikle Avustralya’ya döndüğünü ancak 14 yıl sonra öğrendi.

Leydon’ın annesi hakkında çeşitli makamlar nezdinde yaptığı bilgi alma başvuruları mahremiyet kaygıları nedeniyle hep cevapsız kalmıştı. Leydon, “Mahremiyet meselesi büyük bir sorundu. Bütün kapılar sıkıca kapatılmış ve üzerine birer kilit vurul gibiydi. Ben annemin ölüm belgesini çıkarana kadar da o kilitler açılmayacak” diye konuştu.

Dedektif Gary Sheehan, verdiği ifadede Barter’ın dosyasını daha önce incelediğini ve 2011 yılında Leydon’a annesinin ismini değiştirerek 2 Ağustos 1997’de Avustralya’ya döndüğünü söylediğini belirtti. Ancak Barter’ın yeni kimliğini ve bu bilgiyi nereden aldığını Leydon’a aktarmamıştı Sheehan çünkü bu bilgiler gizliydi.

Leydon daha sonra annesinin yeni adının Florabella Natalia Marion Remakel olduğunu öğrendi. Bu isim oldukça tuhaf ve yabancıydı. Leydon, “O noktada olayın içinde başka birinin daha olduğunu, o kişinin anneme böyle davranmasını söylediğini anladım. Çünkü annem böyle bir insan değildi” dedi.

Daha sonra Leydon, Remakel’in Avustralya’ya girerken imzaladığı göçmenlik kartına ulaştı. Karttaki yazının annesinin el yazısı olduğundan emin olan Leydon’ın hiç şüphesi kalmamıştı; Barter Avustralya’ya geri dönmüştü. Yeni adıyla Remakel karta Lüksemburg’da yaşayan bir ev kadını olduğunu ve kısa süreli bir ziyaret için Avustralya’da bulunduğunu yazmıştı.

Polis için ise ismini değiştirmesi ve Avustralya’ya gizli gizli dönmesi, Barter’ın ortadan kaybolmayı planladığına dair güçlü kanıtlar teşkil ediyordu. Kadınla şahsen konuşmadılar, görüşmediler, ancak Barter’ın kayıp listesinde yeri olmadığına hükmettiler.

* * * * *

Tam bir gerçek suç meraklısı olan sosyal hizmetler görevlisi Joni Condos, 2019 yılında bir gece evinde oturmuş “The Lady Vanishes”ı dinlerken “Remakel” ismi dikkatini çekti. Condos belki bir bağlantı bulurum umuduyla internet arşivlerini karıştırmaya başladı.

“Koltukta oturuyordum, gecenin ilerleyen saatleriydi. Bir anda ‘Şöyle bir gazetelere baksam ya’ diye düşündüm. Çünkü neden olmasın?” diyen Condos, “Remakel” ismini farklı yazılışlarıyla aramaya başladı.

Avustralya’da Fransızca yayımlanan bir gazetede bulduğu bir ilan dikkatini çekti. 1994 yılında verilen ilanda 47 yaşında bir adam kendini “bekar, uzun boylu, esmer, içkisi sigarası olmayan” biri olarak tanıtıyor ve evlilik düşünen hanım arkadaşlar aradığını belirtiyordu.

İlanı veren kişi adını “F. Remakel” diye imzalamış ve New South Wales eyaletinin kuzeyindeki Lennox Head’den bir posta kutusu adresi ve bir telefon numarası bırakmıştı. Lennox Head ile Barter’ın yaşadığı yer arasındaki mesafe arabayla 2 saat bile değildi.

İkisinin arasında bir bağlantı olma ihtimali göz ardı edilemeyecek kadar güçlüydü.

Barter eski eşi ve arkadaşlarıyla 

Condos ve podcast’in yapımcıları resmî kurumlara ait arşivlerde Remakel isimli birine ilişkin herhangi bir kayıt bulamadı. Ancak Avrupa’daki arşivler tarandığında Fernand Remakel isimli birine ulaşıldı. İlandaki kişiyle aynı yaşta olan Fernand Remakel, Lüksemburg’da yaşıyordu.

Podcast’in yapımcıları 2019 yılında Fernand Remakel’in kapısını çaldı. Adam kesin bir dille Marion Barter’ı tanımadığını söylüyordu.

Ancak çarptıkları bu duvar ne Condos’u ne de gazetecileri yıldırdı. Lüksemburg’daki esnaf kayıtlarını biraz daha derinlemesine inceleyen ekip Fernand Remakel’i eski eşi Monique Cornelius’u buldu. Aynı zamanlarda podcast’in başka bir dinleyicisi de gazete ilanındaki telefon numarasının New South Wales’in Ballina kasabasında değerli sikkeler satan bir dükkâna ait olduğunu tespit etti.

Dükkânın sahibi Frederick De Hedervary’di. Polis bu ismi biraz araştırdığında söz konusu kişinin günümüzde Ric Blum adıyla tanındığını ortaya çıkardı.

* * * * *

Bembeyaz sakalları ve gözlüğüyle tam bir yaşlı adam olan Blum, Ballina Adliyesi’nde görülen duruşmalara, bir yürüteçle ve etrafını çevreleyen kameralar eşliğinde gitti.

İfadesinde Avustralya’ya 1976 yılında göç ettiğini belirten Blum, o günden beri 13 kez kimlik değiştirdiğini, her seferinde ayrı sürücü belgeleri ve pasaportlar aldığını belirtti.

Bunun sebebinin sorulması üzerine ise Blum, “İsmimi fantezi olarak değiştirdim çünkü bu yasal. Belli bir amacım yoktu” diye konuştu.

Fernand Remakel ismini kullanarak da bir sürücü belgesi çıkarttığını ifade eden Blum, bu ismi geçmişte tanıdığı ve “harika biri” diye nitelendirdiği Monique Cornelius aracılığıyla bildiğini belirtti. Blum Cornelius’la ilişkisinin sadece platonik olduğunu ve kadının sık sık çalıştığı fabrikayı ziyaret ettiğini de sözlerine ekledi.

Ancak adli tıp avukatlarından Adam Casselden’ın Blum’un 1980 yılında yazdığı bir mektubu mahkemeye sunmasıyla işler değişti. Mektupta Blum Cornelius’a “Beni büyüleyen kadın” diye hitap ediyor ve birlikte geçirdikleri romantik dakikaları övüyordu. Mektup şöyle devam ediyordu:

“Pazartesi İngiltere’ye ve İrlanda’ya gitmek için birkaç günlüğüne yola çıkıyorum. Teknemizi alıp döneceğim. Senin gülümsemen kadar tatlı, gözlerin kadar güzel ve sana duyduğum sevgi kadar sıcak olan bu ülkeyi tanımak istiyorum. Benimle birlikte buradan ayrılıp yeni bir hayata başlama kararından pişman olmayacağına eminim.”

Mektubun ardından Cornelius’un New South Wales polisine verdiği ifade okundu. Cornelius, Blum’la cinsellik boyutu da olan bir ilişki yaşadığını, adamın evli ve çocuklu olduğunu öğrendiğinde ilişkiyi bitirdiğini söylüyor; Blum’un bir yalancı, “çok büyük ve çok tehlikeli bir manipülatör” olduğunu belirterek, “Örneğin ilişkimizin başında bana özel ajan olarak Lüksemburg’daki İngiltere Büyükelçiliği’nde çalıştığını söylemişti” ifadelerini kullanıyordu.

Blum mektubu yazdığını ve o dönemde Cornelius’a âşık olduğunu doğruladı. Ne var ki aralarınca hiç cinsellik yaşanmadığını söyleyen Blum, “Başından sonuna yalan söylüyor. O bir yalancı. Yalan, yalan, yalan söylüyor” ifadelerini kullandı.

SEVGİLİ OLDUKLARINI İTİRAF ETTİ

Blum’a Barter’la olan ilişkisi sorulunca, 25 yıldır gizli kalmış bir gerçek ortaya çıktı. Blum, Barter’la o ortadan kaybolmadan önce dört ay (Şubat-Haziran 1997) ilişki yaşadıklarını itiraf etti.

Anlattığına göre “Fernand Remakel” ismiyle verdiği ilana Barter’dan cevap gelmişti. Bunun üzerine Blum’un karısından gizli Barter’ın evinde üç dört kez buluşup görüşmüşlerdi.

“The Lady Vanishes” podcast’inin yapımcısı Alison Sandy’e göre, bu itiraf herkesi şoke etmişti. Çünkü o güne kadar Blum’la Barter’ın kadının ortadan kaybolmasından önceki dönemde yakın temasta olduğuna dair bir işaret bulunamamıştı.

Sandy, “Bir anda tüm parçalar yerine oturdu. Her şey anlam kazandı. Yapbozun onca zamandır aradığımız kayıp parçası bulunmuştu” dedi.

Blum, Barter Avustralya’dan ayrılmadan önce ilişkiyi bitirdiğini çünkü evli ve çocuklu olduğunu ve “drama” istemediğini belirtti.

Mahkemeye sunulan belgelere göre, Blum 17 Haziran 1997’de yani Barter İngiltere’ye uçmadan beş gün önce Avrupa’ya gitti ve Barter Remakel adıyla dönmeden iki gün önce yani 31 Ağustos’ta Avustralya’ya döndü.

Seyahat tarihlerindeki bu örtüşmeleri “tesadüf” diye açıklayan Blum, Barter’la seyahat planları hakkında konuşmadıklarını vurguladı ve “Ben onunla birlikte seyahat etmedim. O Avustralya’dan ayrıldıktan sonra bir daha hiç görüşmedik” dedi. Blum polis geçen yıl kapısını çalana kadar Barter’ın kayıp olduğunu bile bilmediğini de sözlerine ekledi.

Ric Blum’un 2008 civarında çekilmiş bir fotoğrafı. Asıl adı Willy Wouters olan Blum, Frederick De Hedervary, Ric West and Richard Lloyd Westbury gibi birçok isim kullanıyordu.

Blum’un polisteki sorgusuna dair bir video da mahkemeye delil olarak sunuldu. Görüntülerde Blum sorgu odasında elleri bastonunun üzerine yerleştirilmiş halde oturuyor ve şu diyalog yaşanıyordu:

– Marion Barter’ı siz mi öldürdünüz?

+ Dalga mı geçiyorsunuz? Hayır, hayır…

– Marion Barter’a herhangi bir şekilde zarar verdiniz mi?

+ Hayır, ben hiç kimseye zarar vermem.

– 2 Ağustos 1997’te Avustralya’ya döndükten sonra Marion Barter’la herhangi bir etkileşiminiz oldu mu?

+ Hayır.

– Nerede olduğunu biliyor musunuz?

+ Hayır.

* * * * *

Mahkemede başka kadınlar da Blum’la olan ilişkilerini anlattı.

Örneğin Barter’ın Avrupa’ya gitmek için Avustralya’dan ayrılmasından iki yıl sonra, Janet Oldenburg “Ric West” olarak tanıdığı Blum ile benzer bir yolculuğa çıkmıştı. Oldenburg, Blum’la sikke koleksiyoncusu olan eski eşi vasıtasıyla 1996’da tanıştığını, 1999’da boşandıktan sonra görüşmeye başladıklarını söyledi.

Oldenburg’un maddi durumu pek iyi değildi. Bu nedenle Blum kendisine iş teklif etmişti. Ancak kadın çalışmaya başlamadan kısa süre önce duygularını açıklamış ve “Gel birlikte Fransız Riviera’sında yeni bir hayata başlayalım” teklifinde bulunmuştu.

Oldenburg’un dediğine göre Blum’un aklındaki diğer adresler ise Cezayir ve İspanya’ydı. Buralarda havanın sıcak olacağını, kendilerine evde çalışmak üzere çeşitli hizmetkârlar tutabileceklerini ve hiçbir şeyi dert etmeyeceklerini söylüyordu. Dediğine göre sikke işini yürüttüğü şirketin değeri 12 milyon Avustralya dolarıydı. Buna ek olarak kırmızı ardıç ağaçlarıyla dolu dönümlerce geniş bir arazisi vardı.

Oldenburg o sırada 51 yaşında olduğunu ve boşanma nedeniyle çok kırılgan bir durumda olduğunu belirterek, “Yeni bir hayat, yeni bir başlangıç fikri bana iyi gelmişti” dedi.

Oldenburg’un anlattığına göre, ülkeden ayrılmadan önce Blum kadına mücevherlerini bahçeye gömmesini, kişisel belgelerini ve tapularını ise yanında İngiltere’ye götürmesini söyledi. İngiltere’ye vardıklarında Blum, Oldenburg’u Manchester’daki kuzenine bırakıp “işlerini halletmek için” Fransa’ya gitti.

Birkaç gün sonra gelen telefonla Oldenburg beyninden vurulmuşa döndü. Blum beyzbol sopalı altı adamın kendisini soyduğunu, dövdüğünü, iki kaburga kırığıyla Lille’de bir hastanede yattığını söylüyordu.

“Senin Avustralya’ya dönebilmen için 29 Aralık 1999 gününe bir uçak bileti alabilirim” demişti Blum, Oldenburg’a. Onun yerine kuzeni Oldenburg için 20 Aralık gününe bir bilet aldı ve kadın ülkesine erken döndü. Oldenburg eve vardıktan birkaç saat sonra Blum da geldi. Yaralı olmadığı gibi üstelik Oldenburg’u karşısında görünce şoke olmuştu.

Blum ifadesinde, haberi Oldenburg’un bir akrabasından aldığını ve bandajlarını çıkarıp apar topar eve döndüğünü anlattı. Oldenburg ise o aşamada halen Blum’a güvendiğini belirtti.

Ancak yılbaşından birkaç gün sonra Oldenburg polise başvurarak tapularının ve diğer belgelerinin kayıp olduğunu bahçeye gömdüğü mücevherlerin de yerinde olmadığını bildirdi. Bu konuda Blum’la yüzleştiğinde “Geri göndereceğim” cevabını aldı. Ama geri gelen mücevherler kaybolanların sadece bir kısmıydı. Blum ise polise verdiği ifadede tüm mücevherleri iade ettiğini söyledi. Oldenburg, Blum’u bir daha hiç görmedi.

Blum, mahkemede verdiği ifadede Oldenburg’un belgelerini almadığını ve birlikte Avrupa’ya taşınma vaadinin asla olmadığını belirterek, “Onu İngiltere’de bıraktım çünkü tamamen ayrılmak istiyordum. Benim hayatım eşim ve çocuklarımla birlikte Avustralya’daydı” diye konuştu.

BİR KADIN DAHA BENZER ŞEYLER ANLATTI

Ginette Gaffney-Bowan da mahkemedeki ifadesinde benzer şeyler söyledi. 90’lı yılların sonlarında eşinden boşanmıştı, yalnızdı ve çok hassas bir durumdaydı. Gazeteye bir arkadaşlık ilanı vermişti ve kendisini Frederick De Hedervary olarak tanıtan Blum’la bu yolla tanışmıştı. Gaffney-Bowan başta sikke işi üzerine konuşmaya başladıklarını ancak kısa süre sonra Blum’un kendisine evini satıp Paris’te bir apartman dairesi alma teklifinde bulunduğunu belirtti.

Bu teklifi reddetmesi üzerine, Blum’un rızası olmadan çekilen çıplak fotoğraflarıyla kendisine şantaj yapmaya çalıştığını da söyleyen Gaffney-Bowan, korktuğunu ve 1998’de bir uzaklaştırma emri aldırdığını belirtti. Gaffney-Bowan Blum’un kendisiyle ilgilenmesinin tek sebebinin para olduğunu da sözlerine ekledi.

O kadar ki sikke işinin en başında Blum, Gaffney-Bowan’dan 30.000 Avustralya doları almıştı. Blum ise bu iddiaları reddetti ve kadını yalancılıkla suçladı.

DAHA KAÇ KURBAN VAR?

Kapanış konuşmaları esnasında Casselden, Blum’un bekar orta yaşlı kadınlara yönelik sömürü davranışlarının münferit olmadığını, bir örüntü oluşturduğunu belirterek, “Kandırmacayla ve ikiyüzlülükle dolu bir hayat yaşadı, uzun yıllardır evli olduğu eşiyle olan ilişkisi de buna dahil” diye konuştu.

Barter’ın da ismini Blum’la ilişkisi nedeniyle değiştirmiş olmasının çok makul olduğunu ifade eden Casselden, “Muhtemelen yeni bir hayat vaadiyle birlikte Avrupa’ya gittiler” derken daha sonra yaşananların halen karanlıkta olduğunu vurguladı.

Casselden polisin tüm çabaların karşın, Barter’ın (ya da cesedinin) yerinin tespit edilemediğini de sözlerine ekledi.

New South Wales polisi, Barter’ın kaybolmasında rolü olan kişinin yakalanmasında etkili olacak bilgiyi sağlayacak kişiye verilecek ödülü 500.000 Avustralya dolarına çıkardı. Ancak şu ana kadar bu konuda hiç kimse hakkında resmen bir iddianame oluşturulmadı.
Leydon, duruşmaların son ermesinin cevap arayışının bitişi anlamına gelmeyeceğini belirterek, “İnsanlar arkama yaslanıp her şeyi unutmamı bekliyor. Ama böyle bir şey yapmayacağım” dedi.

Annesinin kaybolmasının ükedeki yasaları değiştirmesini umduğunu da ifade eden Leydon, annesinin ölümünü kabullendiğini ama nedenini ve nasılını halen merak ettiğini belirtti.

Leydon, “Bu işten etkilenen sadece annem değil artık. Beklediğimden çok daha büyük bir balık yakaladık. Bunu yaşayan birçok başka kadın olduğuna inanıyorum. O kişilerin ortaya çıkıp yaşadıklarını anlatmalarına ihtiyacım var. Tek öğrenmek istediğim annemin yeri ve nerede olduğu. Yalvarıyorum bu cevabı bulmama yardım edin” diye konuştu.

Hürriyet’ten Sevin TURAN, CNN’de yayımlanan “The search for a missing mother surfaces claims of her lover’s ‘life of deceit’” başlıklı haberden derledi.

PaYLaŞşşş