Hiç yaşamamış gibi bir anda adadan kayboldular! 3 bekçinin çözülemeyen gizemi

Derleyen: Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – Takvimler 15 Aralık 1900’ü gösterdiğinde İskoçya’nın 32 kilometre batısındakiFlannan Adası’nda bulunan ve her zaman çalışan deniz feneri çalışmıyordu. Philadelphia’dan Leith’e giden Archtor gemisinin mürettebatı deniz fenerinde bir sorun olduğunu düşündü. O dönemde iletişim kurma imkânları zayıf olduğundan bu durumu ancak 18 Aralık’ta Leith’e yanaştıklarında Deniz Feneri Kurulu’nailettiler. Hava koşulları dolayısıyla uzun sayılacak bir süre kimse adaya gidemedi. 20 Aralık’ta adaya ulaşması gereken yardım ekipleri olay yerine geldiklerinde Archtor gemisinin fark ettiği problemin üzerinden 11 gün geçmişti. 26 Aralık’ta yardım gemisi Hesperus adaya ulaştığında erzak kutularının, bayrak direğindeki bayrağın ve en önemlisi bekçilerin ortada olmadığını rapor etti. Gemi işaret fişekleriyle adayla iletişim kurmaya çalışsa da kimseden cevap gelmedi. Uzun süre yanıt alınmayınca, bir tekne denize indirildi ve yardım görevlisi Joseph Moore tek başına adaya ulaştı. Fenerin olduğu bölgeye ulaşmak için 160 basamak yukarı çıktı. Ancak gördüğü manzara hoş değildi.

‘HER ŞEY YARIM KALMIŞ’

Joseph Moore deniz fenerinin bulunduğu alana ulaştığında kapılar kapalıydı. Moore kapıyı kimse açmayınca bir şekilde içeriye girdi. Fenere ulaştığında ise olmaması gereken birçok şeyle karşılaştı. Deniz fenerinin ve adanın güvenliğini sağlayan Thomas Marshall, Donald McArthur ve James Ducat ortada yoktu. Moore’un raporuna göre yerde parçalanmış muşambalar, duvarda durmuş bir saat, devrilmiş bir sandalye ve masada yarım kalmış yemek vardı. Bekçilerin yatakları da dağınık haldeydi. Üstelik fenerin kapısı açık kalmıştı. Belli ki birileri aceleyle yemek masasından kalkıp dışarıya fırlamıştı.

Yaşadıklarını anlattı: ‘Hamama gidiyorlar, düğünde altın takıyorlar’

Böyle bir manzara karşısında yardım ekibi, olay yeri inceleme ve polisten destek istedi. Yanlış giden bir şeyler olduğu kesindi. Joseph Moore’un yardım gemisi kaptanına verdiği bilgiler güvenlik birimlerini harekete geçirdi. Kaptan Jim Harvey, anakaraya bir telgraf gönderdi. Telgraf daha sonra Edinburgh’daki Northern Lighthouse Board Karargâhı’na iletildi:

Alıntı Metni

O tarihten sonra kaybolan bekçilerle ilgili birçok teori ortaya atıldı. Araştırmalar sonrası açıklanamayan noktalar nedeniyle mantıksız ve düşük ihtimalli tahminler bile dikkate alındı. Olayla ilgili ortaya atılan bazı tahminler şöyleydi:

— Adada şiddetli bir fırtına olmuş olabilir. Bekçiler teçhizatları ve erzakları dışarıda bıraktıklarında para cezası alacakları için onları toplarken fırtınayla denize savrulmuş ve boğulmuş olabilirler.

— Bekçilerden McArthur, diğerlerine göre biraz daha agresifti. 2 adamla kavga edip öldürmüş ve kendisi de intihar etmiş olabilir.

— O bölgede oldukça fazla olan deniz yılanları tarafından saldırıya uğramış olabilirler. Bu iddianın kulağa mantıksız gelen yanı ise o sularda insan yiyecek kadar büyük bir deniz yılanının hiç görülmemiş olmasıydı.

— Bekçiler yırtıcı kuşlar tarafından saldırıya uğramış olabilirler.

— Bekçilere bir suikast düzenlenmiş olabilir.

— Bekçiler kendi istekleri ile orayı terk etmiş olabilir.

En mantıklı ihtimal bekçilerin fırtınada kaybolmuş olmasıydı. Teknolojik yetersizlikler veri kaybına sebep olsa da, akıllara fenerin seyir defterinde ipuçları olabileceği geldi. Müfettiş Muirhead, son birkaç gündeki kayıtlardaki olağandışı durumu hemen fark etti. 12 Aralık’ta bekçi Thomas Marshall, “20 yıldır daha önce hiç görmediğim şiddetli rüzgârlar var” diye yazmıştı. Ayrıca baş bekçi James Ducat’ın ‘çok sessiz’ olduğunu ve üçüncü bekçi William McArthur’un ağladığını okudu. Bu kayıtlarla ilgili garip olan şey, William McArthur’un deneyimli bir denizci olması ve İskoç anakarasında sert bir kavgacı olarak bilinmesiydi. Böylece yeni bir soru daha gündeme geldi. McArthur, neden bir fırtına için ağlasın ki?

Neden Endonezya’da çok uçak kazası oluyor?

FIRTINA BİLE YOKTU AMA…

13 Aralık’taki günlük kayıtlarında fırtınanın hâlâ devam ettiği ve üç adamın da bunun durması için dua ettiği yazıyordu. Deniz seviyesinden 45 metre yükseklikteki yepyeni bir deniz fenerine güvenli bir şekilde yerleştirilmiş üç deneyimli deniz feneri bekçisinin fırtınanın durması için dua etmesi kulağa garip geliyordu. Tamamen güvende olmalıydılar. Tam da bu noktada açıklanamayan bir veri daha ortaya çıktı. 12-17 Aralık tarihleri arasında rapor edilmiş bir hava olayı yoktu. Fırtınanın aksine hava oldukça sakin ve temizdi. Ancak bekçiler seyir defterine korkunç fırtınanın 15 Aralık’ta sona erdiğini yazmıştı. O tarihte seyir defterine son giriş yapıldı: “Fırtına sona erdi, deniz sakin. Yüce Tanrı her şeye kadirdir.”


Defteri okuduktan sonra müfettiş Muirhead, girişteki paltoyu fark etti. Bu kez yeni bir sorunun cevabını arıyordu. Soğuk kış aylarında, deniz feneri bekçilerinden biri ceketi olmadan dışarı çıkma cesaretini nasıl göstermişti? Kesinlikle yasaklamışken, neden üç deniz feneri personelinin hepsi aynı anda görev yerinden ayrıldı? İniş platformunda (tekne ve gemilere giriş için kullanılan yer) daha fazla ipucu bulundu. Muirhead platformda, kayaların etrafına saçılmış halatları fark etti. Bunlar platformun 70 fit yani 21 metre yukarısındaki bir sandıktaki tedarik vincinde tutulurdu. Sandık yerinden oynamış ve devrilmişse deniz feneri bekçileri halatları toplarken bir dalga onları denize sürüklemiş olabilirdi. Bu, en olası teoriydi. Bu nedenle Muirhead, teorisini Deniz Feneri Kurulu’na verdiği resmi raporuna dâhil etti.

Alıntı Metni
Şahinler Putin’e ateş püskürüyor!
Farklı Başakşehir galibiyetinin ardından Galatasaraylı isme övgü: Hakikaten helal olsun
Şansal Büyüka, Fenerbahçeli futbolcuları yerden yere vurdu
PaYLaŞşşş