Çin-Tayvan krizinde gözler Japonya’da: Bağımlılıklar ve açık yaralar…

Pasifik bir süredir, Çin ile Tayvan arasında süren ve ABD’nin de önemli bir rol oynadığı gerginlik ile çalkalanmakta. Bu noktada tavrı ve konumu en çok merak edilen ülkelerin başında Japonya geliyor. ABD’nin en önemli müttefiklerinden olan Japonya, Quad olarak da bilinen Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nun ABD, Avustralya ve Hindistan’la birlikte dört üyesinden biri.

Prof. Dr. Selçuk Esenbel’in 2018’de Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu için hazırladığı Değişen Dünya Düzeni Işığında Japonya ve Güney Kore’nin 21. Yüzyıldaki Jeopolitik Vizyonları ve Dış Politikaları adlı araştırma raporunda Quad için şu ifadeler yer alıyordu:

“Bu ittifak girişimi, her ne kadar açıkça söylenmese de, Çin’in son dönemde denizler üzerinde hak iddia etmek ve askeri yatırımlarını artırmak gibi hamlelerine karşı bir denetleme mekanizması olmayı amaçlamaktadır.”

Bu bilgilere ek olarak, yaşanan son gelişmeler ışığında Japonya Deniz Öz Savunma Kuvvetleri ve Solomon Adaları Deniz Polisi ortak bir tatbikat düzenledi. Tatbikata ABD Donanması’nın kıyı muharebe gemisi Oakland da katıldı.

Çin-Tayvan krizinde gözler Japonya'da: Bağımlılıklar ve açık yaralar... - Resim : 1

Peki tüm bunlar ne ifade ediyor? Japonya’nın pozisyonu neden Pasifik, ABD ve Çin için çok önemli?

Japon tarihi hakkında sayısız çalışması bulunan ve aynı zamanda “Samuraylar Çağı ve Dönüm Noktalarıyla Japonya Tarihi” kitabının da yazarı olan Dr. Erdal Küçükyalçın, “Şu anda dünya stratejik açıdan yeniden kurgulanıyor. Japonya’nın Çin-Tayvan gerilimine duyarsız kalması mümkün değil” diyor ve şöyle ekliyor:

“Zaten müteveffa başbakan Şinzo Abe’nin ölümü de Japonya’nın alacağı tavrı belirleyecek dinamikleri derinden etkiledi. Zira kendisinin fikir babalığını yaptığı ‘Free and Open Indo-Pacific’ yani ‘Özgür ve Açık Hint-Pasifik’ ekseni projesi, Japonya’nın hedefleri hakkında ipuçları taşımakta.”

HEDEF: GÜNEY BLOĞU İNŞA ETMEK

Boğaziçi Üniversitesi Asya Çalışmaları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Küçükyalçın, Japonya’nın muhtemel bir çatışmaya yönelik ABD ile bir güney bloğu inşa etmeyi hedeflediğini de aktarıyor.

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Doğacan Başaran, İkinci Dünya Savaşı sonrasında askeri faaliyetlerini sınırlandırmayı kabul eden Japonya’nın güvenliğinin Ulusal Savunma Gücü yani ABD tarafından sağlanmakta olduğunu hatırlatarak şunları söylüyor:

Japonya, ordusunu resmi bir zemine oturtma ve daha da güçlendirme yönünde adımlar atabilir. Bunun sinyalleri de mevcut. Özellikle Eski Başbakan Abe’ye düzenlenen suikastın ardından bu yöndeki görüşlerin güçlendiğini ifade etmek mümkün. Daha da önemlisi Tokyo, Çin’in yayılmacı bir politika izlediğini düşünmekte.”

‘JAPONYA’NIN ELİNİ KOLUNU BAĞLAYAN…’

Dr. Küçükyalçın da bu noktaya dikkat çekerken Japonya’nın gelecek planları açısından aşması gereken en önemli engelin İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD işgal kuvvetleri tarafından hazırlanan anayasası olduğunu ifade ediyor.

“Buradaki, ülkenin özgür iradesiyle görevlendirebileceği klasik bir ‘ordu’ya sahip olamayacağı hükmü Japonya’nın elini kolunu bağlamakta” diyen Dr. Küçükyalçın, tüm bunlara rağmen Japonya’nın sessiz sedasız bir biçimde dünyanın en büyük silah kapasitelerinden birine sahip olduğunu ve güçlü bir ordunun altyapısını kurduğunu aktarıyor.

Bu noktada yapılan tatbikatı da yorumlayan Dr. Başaran net bir mesaj verildiğini ifade ediyor. “Söz konusu tatbikat, Çin’den rahatsız olan ülkelere birlikte hareket etme yönünde mesaj verme amacı da taşımakta” diyen Dr. Başaran, “Bir süre önce Çin, Solomon Adaları’yla güvenlik anlaşması yapılması yönünde önerilerde bulunmuştu” ifadeleriyle bölgenin kritik konumunu anımsatıyor.

BAĞIMLILIKLAR VE TARİHİ TRAVMALAR…

Tüm bunlara rağmen iki ülke ekonomik açıdan neredeyse birbirine bağımlı olduğunu da hatırlatmakta fayda var. Ayrıca 20. yüzyılın ilk yarısında imparatorluk Japonyasının Çin’i işgali hala Çin’de büyük bir travma. Dr. Küçükyalçın, “Japon halkının derin bir tarih bilincine ve toplumsal hafızaya sahip olduğunu da unutmamak gerek” diyor.

Dr. Başaran ise “ Bu ekonomik bağımlılık, askeri çatışmaların yaşanmasını engelleyecek en önemli faktör olarak yorumlanabilir. Diğer taraftan iki ülke arasındaki yaraların kapandığını söylemek mümkün değil. Hala taze olan travmalar var. Yani taraflar arasında ciddi bir güven problemi bulunmakta. Bu sorun, günümüzdeki bölgesel denklemleri, dinamikleri ve ittifak arayışlarını da doğrudan etkilemekte” diyor.

metin.aktasoglu@haberglobal.com.tr 

*Ek kaynaklar: NHK, Kyodo News, The New York Times

Kaynak: Web Özel

PaYLaŞşşş